Seçkin, A. Y. (2024). Platon’un Devletinde Uzmanlaşma. Paradigma Akademi. s. 83
Platon’un projesini genel olarak tartışmaya başlamadan önce, metnin uzmanlaşma ile ilgili sorunlarını analiz edilmesi ve Badiou’ya göre adalet ve uzmanlaşmayı ayrıntılı olarak incelenmesi sonucunda bir kopuş olarak yorumlanabilecek radikal farklılıklar ortaya konulabilir.
İlk olarak, Badiou Platon’a benzer bir akıl yürütmeyle adaleti insan türüne özgü bir erdem olarak tanımlar ve Friedrich Nietzsche ve Marquis de Sade’ın aksine, adaletin hiç kimseye ya da hiçbir şeye zarar vermediğini saptayarak açıkça kendi tarafını belirler. Ardından adaleti, Platon’un kentinin oluşumuna karşılık gelen toplumun ve devletin oluşumunu içeren bölümden hemen önce öznenin temel niteliği, onun tekil erdemi olarak belirler.
Uzmanlaşma terimi Badiou tarafından birbiriyle ilişkili iki temel noktada doğrudan kullanılır: biri toplumun doğuşunda ve “görünüşte” rasyonel bir ilke olarak bulunur, diğeri ise “taklidin uzmanlaşmaya yol açması” iddiasında bulunur. 37
37 Alain Badiou, La République de Platon…, s.123.
Seçkin, A. Y. (2024). Platon’un Devletinde Uzmanlaşma. Paradigma Akademi. s. 84
Badiou Platon’un izomorfik yöntemini kullanarak toplumda önce adaleti bulmaya çalışır. Platon ve Badiou toplumun (kentin) oluşumunun temeline ihtiyaçları yerleştirir ve bu da tartışmalı olan bireysel otarşinin imkansızlığı ilkesinden kaynaklanır. Platon uzmanlaşmayı kentin biçimlendirici ilkesi olarak tanımlar ve şu açıklamayı yapar: “Doğada her birimiz birbirimize benzemez, farklı yeteneklerde ve şu ya da bu işleve uygun yaratılmışızdır”. Bunu açıkça rasyonel, üretimin kalitesi ve kolaylığı ile bağlantılı bulmaktadır. Badiou da uzmanlaşmanın rasyonel olduğunu düşünmektedir, ancak bu onun için sadece görünürde böyledir, çünkü “iş bölümü şüphesiz gerçek toplumların oluşumuna ışık tutmaktadır. Ancak bunun, adalet fikrimizle uyumlu olacak gelecekteki toplum için bir ilke olarak hizmet edemeyeceğini göreceğiz. Orada herkes her şeyi ya da neredeyse her şeyi yapabilmelidir.38 Bu iki yaklaşım arasında zamansal ve tarihsel bir fark vardır. Badiou çifte hamle yapar: Birincisi, uzmanlaşma ilkesini gerçek toplumların doğuşu olarak kabul eder. İkincisi ise kentin zamansal olarak belirlenimidir. Yani buradan en azından iki sonuç çıkar: Platon’un ideal kentinin bu anlamda tarihsel olarak gerçekleştiği tezi. Tez, Platon’un ideal kentine karşılık gelen gerçek siyasetin geleceğe gönderme yaptığını içerir. Metne “görünüşte” ifadesini ekleyerek yapılan bu müdahale ve bunun açıklanması, gerçekte olanı betimleme amacı taşıyan kentin doğuşu ile olması gerekeni betimleme amacı taşıyan gelecekteki toplumun varoluş zamanı arasında bir ayrıma yol açmaktadır. Bu zamansallığı bir soru olarak ortaya koymadan önce, iki metin arasındaki önemli farkları da ekleyerek bu ilkeden adalet tanımına bir eksen çekilebilir.
Kentin büyümesiyle telafi edilemeyen ihtiyaçlar nedeniyle savaş kaçınılmaz hale gelir. Savaş kaçınılmaz hale geldiğinde, Platon’un şehrinde muhafız sınıfının doğuşu gereklidir, ancak
38 A.g.e., s.68.
Seçkin, A. Y. (2024). Platon’un Devletinde Uzmanlaşma. Paradigma Akademi. s. 85
uzmanlaşma ilkesi nedeniyle muhafızlar aynı anda hem zanaatkâr (çiftçi) hem de işçi olamazlar. Dolayısıyla savaş, savaş sanatında eğitilmiş yeni bir muhafız sınıfı gerektirir. Öte yandan, Badiou’nun metni askeri “çürüyen emperyalizm aşaması dışında” bir meslek olarak tanımlamaz39 . Badiou’nun metnine göre “asker ulusal bir öznelliği yoğunlaştırır… Asker bir gerekliliktir, bireyin koşullar tarafından talep edilmesidir… özgür bir ülkede asker olmak militan bir ilkedir.”40 Dahası, “komünist hipotezde vaktinden önce”41 herkes muhafızdır42 vatandaş olan herkes “bir bölgeden çok bir fikri” savunur. 43 İyi bir adalet koruyucusunun özelliklerinin tartışılması bize tek bir ideal koruyucu sunar, o da duyarlılığı, hızı, gücü ve cesareti sayesinde filozoftur. Platon’un analojisi Badiou’nun metninde de ideal bir muhafızı tanımlamak için kullanılır. Son olarak, o bir köpek filozoftur ve burada Badiou kuşkusuz Platon’un yol gösterici sorusuna verdiği cevap olan filozof krala atıfta bulunmaktadır: Sorumlu kim olmalıdır? Badiou herkesi bir filozof olarak hayal etmeye çalışır ve bu koruyucular fenomenolojisi aracılığıyla toplumu yöneten şeydir.
Öznel adalet, öznenin düşünce, duygulanım ve arzudan oluşan üç örneği arasındaki uyumlu ve etkili ilişkileri sürdüren şeydir. Bu, Badiou’nun öznel adalet tanımıdır ve Platon’a göre birey için adalete karşılık gelir ve bireyin ruhunun her bir parçasının (rasyonel parça, arzulayan parça ve iştahlı parça) kendi işlevi ile ilgilenmesi olarak tanımlanır.
39 A.g.e., s.133.
40 A.g.e., s.134.
41 A.g.e.
42 A.g.e., s.135. Badiou’ya göre “muhafız”, “asker” ile “siyasi aktivist” arasında bir orta yol tutacaktır.
43 A.g.e., s.134-135.
Seçkin, A. Y. (2024). Platon’un Devletinde Uzmanlaşma. Paradigma Akademi. s. 86
Adalet, uzmanlaşma ilkesi ile tanımlanır. Adalet aynı zamanda diğer üç erdemin de koşuludur. Onlara “doğma gücünü verir ve doğduktan sonra da mevcut olduğu sürece onları korur”44 . Platon’un metninde adalet şu şekilde ifade edilmektedir: “Kentte her insan doğası gereği en yetenekli olduğu tek bir işle meşgul olmalıdır”45 . Buna karşılık Badiou adaleti, herhangi bir işlevi yerine getirme kapasitesinin, “doğal niteliklerine en uygun olanı” yapmaktan vazgeçmeyen her birey tarafından edinilmesi gerektiği anlamına gelecek şekilde tanımlamaktadır46 . Adalet, “Marx’ın ‘polimorfik işçi’ dediği şeye, duvarcıdan matematikçiye, temizlikçiden şaire, askerden doktora, tamirciden mimara, çağın kendisine sunduğu hiçbir olasılığı eylem alanının dışında bırakmayan bir insan hayvanı olmaya aynı yoğunlukta hazırlanarak” her bireyin özel yeteneklerini mükemmelleştirme koşuluna dayanır.47 Badiou uzmanlaşma ilkesinin yerine çok biçimli işçiyi koymaktadır. Marx ve Engels bunu şu şekilde örneklendirmiştir:
“Aslında, iş dağıtılmaya başlandığı andan itibaren, her insanın kendisine dayatılan ve kaçamayacağı özel ve belirlenmiş bir faaliyet alanı vardır; o bir avcı, balıkçı, çoban ya da eleştirmendir ve yaşamını sürdürecek araç-ları kaybetmek istemiyorsa öyle kalmalıdır; Oysa her bireyin özel bir faaliyet alanına sahip olmadığı, ancak kendisini hoşuna giden dalda mükemmelleştirebildiği komünist toplumda, toplum genel üretimi düzenler, bu da bana bugün bunu, yarın diğerini yapma, sabah av-lanma, öğleden sonra balık tutma, akşam hayvancılık yapma ya da akşam yemeğinden sonra eleştirmen olma
44 Platon, Œuvres Complètes…, 433b, s.141.
45 A.g.e., 433a, s.141.
46 Alain Badiou, La République de Platon…, s.226.
47 A.g.e.
Seçkin, A. Y. (2024). Platon’un Devletinde Uzmanlaşma. Paradigma Akademi. s. 87
olanağını yaratır, hem de hiç avcı, balıkçı ya da eleştir-men olmadan. “ 48
Platon ideal kentteki iş bölümünü meslek ve iş arasındaki zorunlu ilişki açısından tanımlar. İş bölümü aynı zamanda bu zorunlu ilişkinin ve bir iş kolundaki çalışmanın kapalı karakterinin oluşturduğu referans sistemini de içerir. Marx ve Engels ise bu alanı özel ve belirlenmiş bir faaliyet alanı olarak tanımlar ve bu ilişkiyi bir zorunluluk olarak görmezler. Belirli bir alanda gelişmenin mümkün olduğunu düşünseler bile, işi yapan kişi ile işin kendisi arasındaki özdeşleşme ilişkisini kabul etmemişlerdir. Badiou, Devlet yorumunda bunu adalete uygular ve herhangi bir işte yaratıcı ve verimli bir şekilde başkasının yerini alma yeteneğini ekler ve bunu her bireyin kendi özel yeteneklerini özgürce mükemmelleştirme yeteneğiyle birleştirir.
Adalet, “her yurttaşı kendi görevinin sınırları içinde tutan ve bir kentin erdemi için o kentin bilgeliği, ölçülülüğü ve cesaretiyle birlikte çalışan güçtür”.49 Her ne kadar adalet onlara “ortaya çıkmaları için gereken tüm gücü verse ve ortaya çıktıktan sonra da var olduğu sürece onları korusa da”50 , Platon adaletin önceliğini doğrudan ifade etmez. Badiou şöyle yazar: “Adalet bir bakıma diğer üçünün artı-biri olarak gelir”51 bunlar bilgelik (iyi düşünülmüş olan), cesaret (neyden korkulacağının bilgisi) ve itidaldir (dürtülerin kontrolü). Adalet onlara güç ve bu gücün oyununu verir. Aktif hale geldiklerinde onlara “öznel etkinliklerini”52 geliştirebilecekleri bir alan sağlar. Badiou’ya göre adaletin önceliği vardır çünkü bu erdemlerin
48 Karl Marx-Friedrich Engels, L’Idéologie allemande, Çev: Henri Auger, Gilbert Badia, Jean Baudrillard, Renée Cartelle, Paris: Éditions Sociales, 1968, s.63.
49 Platon, Œuvres Complètes…, 433d, s.142.
50 A.g.e., 433b, s.141.
51 Alain Badiou, La République de Platon…, s.226.
52 A.g.e.,
Seçkin, A. Y. (2024). Platon’un Devletinde Uzmanlaşma. Paradigma Akademi. s. 88
kesin konumu ve evrensel açıklığı onun sayesinde oluşur. Bu kesin konumlandırma ve bu evrensel açıklık arasındaki diyalektik ilişki, hem kolektif hem de toplumsal belirli öznel eğilimleri sağlar. Bu diyalektik ilişkinin gerçek süreci adalettir. Böylece Badiou, adalet tanımında bulunan “kişinin doğal niteliklerine en uygun olanı”53 exis, yani kişinin kendi eğilimi (hali) ile açıklar. Öte yandan, “bir bireyin herhangi bir praksis için uygunluğu” “bu bireyin toplumsal bütünlükle ilişkisinin idealini gerçekleştirir”.54 Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse: bireyin kendi gelişimiyle bağlantılı bir şey yapma eğilimi vardır ve bu birey mümkün olan her şeyi yapma olanağına sahiptir. Dahası, bu olanak bireyin toplumsal bütünle ilişkisi idealini de yerine getirir, çünkü birey kendini gerçekleştirirken aynı zamanda ilişki içinde olduğu toplumu da gerçekleştirir. Kısacası, “herkes her şeyin üstesinden gelebilmelidir”55 .
Adaletsizlik, bu üç sınıfın birbirine karışması ve işlerini değiştirmeleriyle adalete karşı çıkılması olarak tanımlanır56 ki bu da birinin başka bir sınıfa ait bir işle meşgul olması anlamına gelir. Adaletsizlik, uzmanlaşma ilkesini ihlal eden şeydir. Platon’un aksine, Badiou’ya göre, “adaletsizlik ya herkesin evrensel yetkinliğini engellemek ya da bu evrensellik adına herkesin kendilerinde tekil kapasiteler olarak görünen şeyleri geliştirmesini yasaklamak olacaktır.”57 Ona göre bu, “herkesin herkes gibi olamaması ya da herkesin herkesten farklı olamaması” veya “kolektif homojenlik eksikliği yoluyla
53 A.g.e.
54 A.g.e., s.227.
55 A.g.e., s.267.
56 Platon, Œuvres Complètes…, 434b, s.142. Platon’un orijinal metni şöyledir: “ἡ τριῶν ἄρα ὄντων γενῶν πολυπραγμοσύνη καὶ μεταβολὴ”Platon « γένος” terimini kullanır.
57 Alain Badiou, La République de Platon…, s.227.
Seçkin, A. Y. (2024). Platon’un Devletinde Uzmanlaşma. Paradigma Akademi. s. 89
adaletsizlik, aynı homojenliğin aşırılığı yoluyla adaletsizlik” şeklinde formüle edilebilecek bir “çifte suç”tur. 58
Badiou’nun yaklaşımı radikal bir değişimi benimsemektedir.59 Adalet tanımı, uzmanlaşmaya, özellikle de onun kapalı doğasına bir karşı-yaklaşım içermekte ve Badiou onun yerine polimorfik bir yaklaşım önermektedir. Dahası, onun adaletsizlik tanımı, herkes için evrensel yetkinliği engelleyen uzmanlaşma ilkesi olarak görülebilir. Dahası, bu ilke altında, herkes kendi işleviyle ilgilendiği için herkes diğerlerinden ayırt edilemez ve herkesin yalnızca bir işi olduğu için herkes diğerlerinden farklıdır. Bu uzmanlaşma ilkesini projesinin zemini olarak içeren Platon’un yaklaşımına açıkça karşıdır. Badiou, kentin oluşumunda neyin rasyonel olduğunu düşünürken uzmanlaşma ilkesinin seçiminin sonuçlarıyla ilgili olarak bunu “çifte suç” olarak yorumlar. Bu nedenle uzmanlaşma ilkesinin seçiminin bir kısmına şerh düşer.60
Dolayısıyla modernize edilmiş metin, tarihte uzmanlaşmanın kurumsallaşıp kurumsallaşmadığı sorusunu kapsamında düşünüldüğünde uzmanlaşmaya ilişkin orijinal metne göre radikal bir değişiklik içermektedir.
58 A.g.e.
59 Badiou, Platon’un doğal yeteneğine karşılık gelebilecek “doğal eğilim “den bahsetse de, son tahlilde ortada bir kopuş olduğu açıktır.
60 A.g.e., s.123: “Çok daha rasyonel olan – en azından görünüşte – uzmanlaşmadır”.